Zac Posen kendi adını taşıyan markasını ve atölyesini ani bir kararla kapatıyor. Peki 2000’lerin başında modanın yeni prensi olarak lanse edilen tasarımcının bugün modaevini ayakta tutamamasındaki sebep ne? Sektör daha çok tüketmek uğruna yaratıcılığı mı kurban veriyor? O kırmızı halının favori tasarımcılarından biri, Katie Holmes’tan Rihanna‘ya birçok dünya yıldızını giydiriyor, couture elbiselerde ise benzersiz bir teknik kullanıyor ve tasarımları Victoria and Albert Museum gibi önmeli müzelerde sergileniyor. Yaratıcılık anlamında her ayrıntı Posen’ın lehine iken, bu ani vedanın sorumlusu kim?
Netflix’teki House of Z belgeselini izlemediyseniz mutlaka izleyin. Modern bir moda imparatorluğu nasıl kurulur? sorusunun cevabını veren belgesel kendi markasını yaratmak ve moda sahnesine adım atmak isteyen herkesin mutlaka seyretmesi gereken bir yapıt. Henüz 21 yaşında New York’un yıldız tasarımcılarından biri olan Zac Posen’ın başarı öyküsünün Sandy Chronopoulos’un sinematografik yönetmenliğiyle aktarıldığı belgeselde hiçbir başarının tesafüf olmadığını anlıyorsunuz. Öncelikle iyi bir eğitimin yanı sıra çok ama çok çalışmak asıl mesele. Pes etmeme azmi de öyle. Diğer yandan neler yapmamanız gerektiğini de öğretiyor bu belgesel. Zira Posen’ın kariyeri çıkışlarıyla olduğu kadar inişleriyle de analiz konusu.
Posen’ın moda kariyerine baktığımızda kendisinin bu sektöre rakiplerinden 1-0 önde girdiğini görüyoruz. Sanat eğitimine New York’taki Saint Ann’s School’da başlıyor. Sonra Parsons’taki moda lisansıyla yönünü belirliyor ve yaratıcılığını Londra’nın en meşhur sanat ve moda akademesi Central Saint Martins’te tescilliyor. Daha mezun olmadan tasarımlarıyla ünlenmesi de cabası. Başta aile şirketi anlayışıyla yürüyen bir sistem inşa ediyor kendine. Markanın başına avukat olan annesi CEO olarak geçiyor. Kırmızı halıdaki başarısı, New York Moda Haftası’nda beklenen tasarımcı olması ve gelen şöhret yatırımcıların da dikkatini çekiyor tabii. Ron Burkle’ın yatırım şirtketi Yucaipa Cos markanın hisselerinin büyük bir bölümüne ortak oluyor. Gelişmeler başta mutlu etse de fazla beslemiyor Posen’ı. 2010 yılında köreldiğini düşünürek Paris’te yeni bir sayfa açmayı hedefliyor. Profesyonel bir marka yönetimi için annesi ile yollarını ayırıyor. Umduğu, çok beklediği çıkışı yeniden yakalayamayınca kreatif yelpazesini genişletiyor. Brooks Brothers kreatif direktörlüğü, Delta Havayolları ile gerçekleştirdiği iş birliği, 2012-2018 yıllarında Project Runway jüri üyeliği, bir belgesel ve yemek kitabı.
Her şey yolunda gidiyor gibi görünürken geçtiğimiz günlerde Instagram hesabından markasını ve atölyesini kapatma kararına dair yaptığı açıklama sektörde şok etkisi yarattı tabii. Açıklamasında moda sektörünün zor bir dönemden geçtiğine vurgu yapan Posen modaevini satın alabilecek bir yatırımcı çıkmadığı için 20 yıllık markasına veda etmek zorunda kaldığını belirtti. Sosyal medyada birçok ünlü ismin destek olduğu Posen’ın modadaki hızlı tüketimin kurbanı olduğu düşünülüyor.
Hızlı tüketim mi yoksa kuşak farkı mı? Belki de sormamız gereken, üzerine gitmemiz gereken soru bu. 2000’lerin başlarında her tasarımcının hayali tasarımlarının prestijli dergilerde yer alması, dünya yıldızları tarafından giyilmesi ve Barneys gibi global perakende ve lüks tüketimin kalelerinde satılmasıydı. Günümüzde, özellikle dijital dünyadaki şartlar hepten değişti. Artık aracılar üzerinden yürüyen bir pazarlama stratejisinden bahsetmek pek mümkün değil. Tüketiciler direkt iletişimi tercih ediyor. Bu konuda 2000’lerin tasarımcıları ne kadar başarılı? Adaptasyon konusunda ne kadar atak? Zac Posen örneği sırf bu soruları gündeme getirdiği için bile yeni nesil tasarımcılar için büyük bir örnek teşkil ediyor.
Bir cevap yazın